13 Eylül 2010 Pazartesi

Ünsal Hoca

akıl fikir - 20.10.2009 (24. hafta)



hocam yeşil gazetede
merak ile takip ettiğin bir köşedir
aydan çelik'in bisiklet yazıları kısmı
son yazısında aydan çelik ünsal hoca'dan (oskay) bahsetmiş
ünsal hoca senin hocan olmasının yanısıra
bir de senin doğum gününde (17 Ekim) bu dünyadan ayrılarak başka bir ilmek daha atmıştır senin hayatına
sen de onun vefatı sonrası cenazesine gitmiş
cenaze töreninden bir gün sonra açık gaste'de ömer abi ünsal hocadan bahsedince de o zamanlar diğer blogunda geniş geniş ye rverdiğin "açık radyo günlüğü"nde kendi dilin döndüğünce ünsal hocayı yadetmiştin
zaten o günlüklerden buraya bölümler apartma niyetin de öteden beri vardı
başlangıç ünsal hocamız ile olsun


Aydan Çelik'in Yeşil Gazetedeki yazısı için TIKLAYINIZ

Ünsal Hocanın oğlu Çınar Oskay'ın Radikal Cumartesi'deki yazısı için TIKLAYINIZ

Ve blogda yazdıklarım ...

ünsal oskay
dostları ve öğrencileri kendisini uğurladı
70 yaşında hayata veda etti
(ben de okulda idim hocam
camiye kalamadım ama
malum, iş güç vsr
sadağı anlat burda
sonra seyyar pilav muhabbetini anlat hocanın
şarabın keşfini anlat
oblomov, oblomov diye yırtınmasını anlat
önerdiği kitapların hiçbirisini halen okumadığını anlat
ünsal hocayı anlat hocam burda
dalmış coşmuş anlatırken ara sıra durup
anladığımıza, onu takip ettiğğimize emin olmak için
"anlatabiliyor muyum" deyişini anlat
okulunu anlat hocam
10 küsur sene sonra öğrenci affı ayağına yeni yine kavuştuğuın okulunu
anlat
)



(ee, kendimize radyoyu dinlerken not yazmışız, bir hafta önceki genç halimizi dinlememek olmaz şimdi, şu satırları 25 Ekim 2009 Pazar günü yazıyorum hocam, saat şu anda tam 16:36 (saatleri bu sabah 1 saat geri aldık), teker teker değinelim o zaman anlat dediklerimize)

SADAK



Hoca bir gün eskilerden bahsediyor, oklardan, kılıçlardan filan derken konu döndü dolandı okların konduğu kılıfa geldi. İsmini hatırlayamadı hoca, "ya neydi onun adı, neydi" derken o gün hocanın masasının tam karşısındaki sıraya (203'te idi ders) kurulmuş ben, "Sadak, hocam" deyiverdim. Normalde çok çekingen bir tip idim ben okulda hocam, ağzımı bıçak açmazdı inan olsun. O anda da boş bulunup söyleyiverdim işte.

"Ha, evet Sadak .." diye konuşmasına devam edecekken duraladı Ünsal hoca, bana dikip gözlerini, "sen sadağı nerden biliyorsun yahu?" dedi.
"Bilmez olur muyuz hiç hocam" diye geveledim ben de lafı. Yüzüm heyacandan kıpkırmızı olmuş bir şekle gelmşti bile. O da fazla üstelemedi ve konuşmasına devam etti.

Aslında söylemem gereken, "benim tüm çocukluğum tarkan ve kara murat'ı hatmetmekle geçti hocam" olmalıydı aslında. Ünsal Hoca'ya tarkan ve kara murat'ın her çarşamba çıktığından ve benim her çarşamba sabahın köründe bakkala koşup onları aldığımdan, eve kadar sabredemeyip bir kaldırıma çöküp hem tarkan'ı hem de kara murat'ı okuduğumdan, ardından da neden sabredemedin lan salak, şimdi bir hafta nasıl geçecek diye kendi kendime küfürler savurduğumdan bahsetmeliydim.




SEYYAR PİLAV MUHABBETİ



Hoca bir gün seyyar satılan yiyeceklerden söz ediyor, konu pilavcılara geldi, onların ellerini yıkamamasından, gün boyu sıcağın altında terlerinin pilavlara düşmesinden, terli elelri ile pilavları karıştırmasından, yani midemizi kaldıracak her şeyden söz ettikten sonra "ama .. " dedi ünsal hoca, "o pilavlardaki lezzeti de hiçbir restaurantda bulamazsınız". Biz nasıl yani ya diye şapşal şapşal birbirimize bakarken olayı aydınlattı Ünsal hoca, "çünki dedi o pilavları bir ev kadını yapıyor, o pilavcının karısı her sabah kalkıyor ve binlerce yıllık kazanılmış yemek kültürü ile atasından nenesinden kalma bilgisi ile yapıyor o pilavı"

Ders sonunda pilavdan iğrenmek mi lazım afiyetle yemek mi lazım kararsız kalmış olduğumuz dün gibi aklımdadır.

ŞARABIN KEŞFİ



Hoca bir gün keşiflerden söz ediyor -zaten bu en sevdiği konuydu, hatta bu keşifleri anlatan bir kitap varmış, adını ben şu an unuttum, onu mutlaka okuyun, muhakkak okuyun derdi - gele gele şarabın keşfine geldi.

"arkadaşlar bu işe akıl sır ermez, insanoğlu üzümden şarabı yapmayı nasıl akıl etmiş anlaşılır gibi değil" diye devam ediyor hoca sonra da kendi hipotezini (belki de o bahsettiği kitapta yazanı) ortaya koyuyor, "şimdi, eski insanlar üzümü kuyulara doldurur, orda kuruturlardı, e tabi bazen yağmur da yağıyor, sel kaplıyor ortalığı, kuyular da doluyor doğal olarak. Günlerden bir gün şaşkın bir yerli sen git bu su dolu üzüm kuyusuna düş, bir çıkarmışlar adamı ki adam şarkılar söylüyor, dans ediyor filan, haa demişler demek ki üzümü böyle yapıp içince iyi hissediyor insan kendini ve şarabı icat etmişler"

valla hocam ben hocdan duyduğum şekilde anlattım durumu
ben ünsal hocanın yalancısıyım


OBLOMOV, OBLOMOV diye yırtınması


Ünsal Hocanın okumazsanız adam değilsiniz dediği 4, 5 kitaplık bir liste vardı, ara sıra bu listeyi bize tekrar eder, mutlaka okuyun çocuklar, bunları okumazsanız tam bir insan olamazsınız derdi. Ben listedeki diğer kitapları anımsayamıyorum ama Oblomov'u o kadar çok tekrar ettiki okunmalı diye işte o kitap aklımda kalmış.

İvan Gançarov'un kitabı "Oblomov"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder