8 Temmuz 2010 Perşembe

DOĞRU ŞIK HANGİSİ?

***** AÇIK RADYO HAZİRAN 2010 BÜLTENİ *****
(bültenin açık radyo sitesindeki hali için tıklayınız)

Ömer Madra

Sevgili Dostlar,



Haziran ayı, en iyimser olanlarımızı bile biraz ürkütecek nitelikte bir yığın olayla lebalep doluydu doğrusu. Bunlardan en önemlisi Meksika Körfezi'ndeki büyük kirlenme krizinin süregitmesiydi. O, açık ara öndeydi. Okyanusun dibindeki delikten dünyanın kanı, olanca dehşeti ve müstehcenliği ile fışkırmaya Haziran boyunca devam etti. Öyle anlaşılıyor ki, gelecek Temmuz'da da devam edecek. Ondan sonraki temmuzlarda da. Hatta belki de dünyanın bütün temmuzlarında da... Yeryüzünün bu ağır "kanama"sının nasıl ve ne zaman durdurulabileceği hakkında kimsenin en ufak bir fikri yok çünkü.



Fikrimizin net olduğu tek bir konu varsa, o da şu: yeryüzünde insanların gördüğü veya duyduğu en büyük felakete doğru gidiyoruz. Ve gene öyle anlaşılıyor ki, lav gibi fışkıran petrolün bir şekilde hızla durdurulamaması halinde, Meksika Körfezi bütünüyle mahvolacak. Suyun altındaki ve üstündeki yaban hayatı ve karadaki tüm kadim kültürleriyle birlikte... Dünyadaki dokuzuncu büyük su kütlesi olan ve Akdenizin yaklaşık üçte ikisi büyüklüğünde, bağrında da yeryüzünün en müthiş hayat çeşitliliklerinden birini barındıran bir bölgeden bahsediyoruz.



Körfez'deki büyüyen trajediyi anormal bir durum sayanlar için de ayrıca kötü haberlerimiz var: Mısır'da 26 yıldır devam eden olağanüstü hal rejimi ne kadar olağanüstü bir hal ise, BP'nin patlayan platformunda meydana gelen bu kaza da o kadar olağanüstü. Barış ve dünya güvenliği araştırmaları uzmanı Michael T. Klare, yakın gelecekteki 4 mega-felaket karabasanı şöyle sayıyor: Bundan sekiz yıl sonra Newfoundland'daki dev Hibernia platformuna bir buzdağı çarpması, 3 yıl sonra ABD'nin Nijeryada on binlerce askerle o akla hayale sığmaz kirlilikteki petrol batağında savaşa batması, 10 yıl sonra Brezilya'da Rio açıklarında derin deniz "ön-tuz" petrol platformunu hortum vurması ve 12 yıl sonra Doğu Çin Denizi'nde sualtı doğalgaz yatakları üzerinde Çin-Japon deniz savaşı...



Ayın son gününde önümüze düşen iki haber, içimizde yükselen ya da yükselmesi gereken "âciliyet" duygularını büsbütün kamçılar nitelikteydi: Bu satırlar yazılırken, mevsimin ilk büyük fırtınası Alex, Meksika Körfezi'ne ulaşıyor, tayfunun burgaçlanma hızı saatte 160 kilometreye erişiyor, ham petrol kütleleri dev dalgalarla iyice sahile sürükleniyor, zaten yarım yamalak giden zavallı temizleme çalışmaları da geçici olarak tamamen durduruluyordu.



Aynı günün ikinci ağır haberi de şuydu: ABD, Kanada, Hollanda ve Avrupa'nın önde gelen jeoloji, iklim, doğa bilimleri araştırmacıları milyonlarca yıllık fosiller üzerinde çalışmalarını tamamlamış, bulgularını yayımlamışlardı. Sonuç mu? Dünyanın atmosfere saldığı karbondioksit gazlarının halihazırdaki seviyesi, Arktik bölgelerdeki ekosistemleri "geri dönüşü olmayan" değişimlere sürüklemek için yeterli idi. Yani, Kuzey Kutup bölgelerinde çok yakın gelecekte artık bir daha yaz buzu görülemeyecek, bölgedeki tüm bitkiler ve hayvanlar âlemini derinlemesine etkileyecek olan bu durum insanlık yaşadıkça bir daha asla düzelmeyecek, yani eski haline gelmeyecekti. Bu ısınmadan yeni ve büyük kârlar bekleyen, CO2 seviyelerinin aşılmasını fırsat olarak değerlendirip heyecanlanan dev petrol - enerji şirketleri ve bir de, onlarla işbirliği halindeki güçlü ve zengin devletler dışında, dünyanın geri kalanı için bayağı bir hüsran durumu olduğu varsayılabilir.



Peki kime kızmalı, haklı öfkemizi kime yöneltmeliyiz? Dahr Jamail'in Louisianadan yazdığı gibi, 'dünyanın en kötü güvenlik siciline sahip dev petrol şirketine (BP)" mi? "ABDnin tamamen şirketler denetimindeki sözümona hükümeti"ne mi? Yoksa, fosil yakıt medeniyetinin nimetlerinden ve konforundan milim feragat etmeye yanaşmayıp durmadan söylenmekle yetinen kendimize mi? Belki de doğru cevap, "hiçbiri" şıkkı olacaktır. Belki de tek yol, artık silkinip ataletten kurtulmaktır. Gittikçe büyüyen ve artık önü alınamaz hale gelen bu muazzam çevre felaketlerini, pozitif doğrultuda kullanamaz mıyız? Yine Jamail'in kelimeleriyle sorarsak: "Trajediyi fosil yakıt bağımlılığından kendimizi kurtarma yönünde bir döngü noktası olarak kullanacak yeterlikte bir kolektif irade ve tutkuya" sahip olamayacak kadar âciz miyiz dersiniz?



Doğru cevap için hangi şıkkı işaretlediğinizi bize yazmasanız da olur.



* * *

Ülkenin gündeminde ise Haziran'da şiddet, hiddet, şaşkınlık, şaşırmışlık var gibiydi sanki: Haziran'da Doğu'da ve Batı'da, memleketin birçok yerinde PKK saldırıları, yıllar sonra yeniden Kuzey Irak operasyonları, saldırıları önlemede ihmal iddiaları, ateş açıp karşılık gelmeyince çoban sanma ve yanlışlıkla peşini bırakma durumları, uzun yıllardan beri aynı bölgede kekik toplayarak geçimlerini sağlayan yaşlı başlı köylüleri terorist sanıp peşini bırakmama ve yanlışlıkla öldürme durumları, TÜSİAD'ın Kürt sorununun çözümüne yönelik öneri ve fikirler geliştirmesine karşı CHP'nin Türk işveren örgütünü Kürt terör örgütü ile aynı dili konuşmakla suçlaması, yine CHP'nin, saldırıya uğrayan Gediktepe mevziinde Başbakan ve Genelkurmay Başkanı'nı "çömelmesini" eleştirip, kendi genel başkanının oraya gideceğini ve asla çömelmeyeceğini, aksine Atatürk gibi dimdik ayakta duracağını açıklaması, Başbakan'ın Atatürk'ün fotoğraflarını örnek göstererek Atatürk'ün da gerektiğinde cephede ve mevzide çömeldiğini ima ederek cevap vermesi, Genelkurmay'ın da aynı ciddiyetle cevap verip çömelmenin askerî bir gereklilik olduğunu açıklaması, BM 2010 Dünya Uyuşturucu Raporu'nda Türkiye'nin uyuşturucu kaçakçılığında en önemli transit ülke olarak yer alması ve Türkiye'yi ABD ve Çin'in izlemesi, bir güvenlik uzmanı profesörün "Askeriye içinde birileri PKK saldırılarını savsaklıyor, bunlar acaba uyuşturucu mu kaçırıyor?" diye sorması, İmralı'da yatan PKK liderininin asılıp asılmaması konusunda bir münazaraya girişilmesi, Ergenekon sanıklarından birinin devam etmekte olan davada kendi tutukluluğunu kaldırmayan hakimler aleyhine Yargıtay'da açtığı tazminat davasını kazanması, ülkenin başkentinin emniyet müdürünün ihale yolsuzluğundan tutuklanmasına karar verilmesi, Ulaştırma Bakanı'nın uluslararası internet sitesi Youtube'un Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı mücadeleye girdiğini belirtip, Türkiye Cumhuriyeti'nin "asla ve asla bunlara prim ve geçit vermeyeceğini" uluslararası camiaya doğru haykırması, Çevre ve Orman Bakanı'nın "Her köye bir orman kuralım. Ne kadar para lazımsa ben göndereceğim. Gerekirse gelip, kendim ağaç dikeceğim" diye coşkulu bir başlangıç yaparak, 40 bin dolayında yeni ormanla, yeryüzünün ilk ve en büyük orman "kurma" projesini dünya âleme ilan etmesi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı"nın da çevre örgütlerini Türkiye Cumhuriyeti'nin madencilik sektörünün ilerlemesini durdurmayı hedefleyen, yatırımları durdurmaya çalışan ve ithal edilen yabancı madenlerin fonları tarafından yönetilen lobiciler olduğunu Türk halkına ifşa ve ihbar ederek, "bu oyunlara gelinmemesi"ni istemesi Türkiye gündeminin belli başlı maddelerini bunlar oluşturmaktaydı



Bu maddeleri önem sırasına göre sıralayıp sonra bize göndermeseniz de olur sanki.



* * *



Şuurlarımızın çok daha açık olacağını umduğumuz yeni ayın sonunda buluşmak dileğiyle,



Sevgiler, selamlar, saygılar



Açık Radyo







AÇIK RADYO HAZİRAN 2010 BÜLTENİ





Bazı konular ve konuklar:



Açık Gazete'de:

Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi dekanı uluslararası hukukçu Prof. Dr. Turgut Tarhanlı ile İsrail'in uluslararası sularda Özgür Gazze yardım aktivistlerine karşı düzenlediği komando baskın ve cinayetlerinin uluslararası hukuk ve genel hukuk ilkeleri açısından değerlendirilmesini yaptık; gazeteci ve yazar İrfan Aktan'la, bir yazısından dolayı TMK çerçevesinde yargılanıp mahkûmiyet kararına çarptırılmasından bir gün önce, basın ve ifade özgürlüğü kavramlarının önemi ve sınırları üzerinde durduk; kayıp yakını Hüseyin Ocak ve gazeteci Yalçın Ergündoğan ile kayıp yakınlarının Ankara'ya yürüyüş eyleminin başlamasından önce eylemi ve gerekçelerini konuştuk, ayrıca 12 - 19 Haziran tarihleri arasında yürütülen eylemi her gün canlı yayında takip ettik; London School of Economics öğretim üyesi ve Filistin Üniversiteleri İçin Britanya Komitesi üyesi Prof. Dr. Mike Cushman ile İsrail'in uluslararası hukuka ve BM kararlarına aykırı politikalarından dolayı İsrail'e Boykot, Yatırımların durdurulması ve Yaptırım uygulanması konusunda konuştuk: mülakatı Nur Deriş çevirdi; Uluslararası Nehirler Ağı ve Nehrin Dostları örgütlerinin kurucularından, 1990-2000 Dünya Günü koordinatörlerinden Mark Dubois ile nehirlerin korunması, uluslararası kalkınma bankalarının reforme edilmesi, bireylerin dünyayı değiştirme gücü konularında konuştuk, mülakatı Açık Gazete adına Uygar Özesmi yaptı ve çevirdi; gazeteci ve yazar Hasan Cemal ile Türkiye'nin Asker Sorunu : Ey Asker Siyasete Karışma adını taşıyan ve yeni yayımlanan kitabını, "ne olacak bu memleketin hali?" sorusunun cevaplarını konuştuk; Duke Üniversitesi öğretim üyesi ekonomi tarihçisi Prof. Dr. Timur Kuran ile Ortadoğunun Batı'nın gerisinde kalmasının tarihsel sebepleri, dinsel tutuculuğun rolü, miras hukuku modern kapitalizmin kurumlarının doğuş ve gelişmesi üzerinde konuştuk; mülakatı Açık Gazete adına Ali Bilge gerçekleştirdi.



Açık Dergi'de:

Italo Calvino'nun "İkiye Bölünen Vikont"unu Altıdan Sonra Tiyatro ekibiyle, "Kargadan Geçenler" sergisini Tayfun Polat ve Oya Yalçın'la, Yahşibey Tasarım Çalışmaları'nı Emre Senan'la, Notos Öykü'nün 22. sayısını Semih Gümüş'le, vefat eden karikatürist Ferit Öngören'i Tan Oral'la, Can Yayınları'nın yeni dizisi "Kırkmerak"ı Faruk Duman'la, "Edebiyatta Savaş ve Barış Atölyesi"ni Görkem Yeltan'la, vefatının ardından yazar Jose Saramago'yu Ümit Şahin'le, "Çağdaş Sanat Manifestoları"nı yazarı Rafet Arslan'la, son romanı "Sonbaharda Sarhoş Bir Kasaba"yı Ferhat Uludere'yle, trubadurları ve Anadolu'daki karşılıklarını Ulaş Özdemir ve Sam Karpenia'yla, "Ma Sekerdo Kardaş? - N'etmişiz Kardaş" kitabını İlhami Algör'le, "Basın ve İfade Özgürlüğüne Sıkılan Kurşunlar: Gazeteciyi Öldürmek" sergisini Yücel Tunca'yla, "Afrikalı, Transgender ve de Gururlu" sergisini Gabrielle Le Roux ve sergi koordinatörü Erdinç Gürel'le, Grup Yorum'un İnönü Stadyumu'ndaki konserini Ali Aracı ve Ali Papur ile konuştuk.



Açık Şehir İstanbul 2010: "Haydarpaşa Garı'nda Bahar"ı Bahar Paykoç, Uluslarararası İstanbul Müzik Festivali'nin programını Yeşim Gürer Oymak, "İmkanmekan" projesini Şebnem Şoher ve Hakan Tüzün Şengün, Avrupa Kültürel Miras Zirvesi'ni ve Europa Nostra'yı Orhan Silier, 12. Uluslararası Geleneksel Sanatçılar Buluşması'nı Ömer Faruk Şerifoğlu, "Sanat ve Arzu" seminerlerini Özge Çelikaslan ve Aras Özgün, 21 Haziran Dünya Müzik Günü ve Müzik Haftası kapsamında düzenlenen etkinlikleri Emre Gözgü, "Efsane İstanbul: Bizantion'dan İstanbul'a Bir Başkentin 8000 Yılı" sergisini Nazan Ölçer, "Su Üstünde Avrupa" projesini Neylan Bowden anlattı.


Barışa Bir Şans: "Mayıs 2010'da, aralarında insan hakları aktivistlerinin, Müslüman, Hristiyan ve Musevi din adamlarının, sanatçıların, Nazi soykırımından kurtulanların da bulunduğu farklı seslerden, renklerden ve hayat görüşlerinden onlarca kişi insani yardım ulaştırmak ve dünyanın dikkatini işgal altındaki insanların dramına dikkat çekmek için altı gemiyle Gazze'ye doğru yola çıktılar.


Uluslararası sularda İsrail ordusunun baskınına uğrayan gemilerde siviller saldırıya uğradı.

Aynı gün ülkemizin güneydoğusunda otuz yıldır kapanmayan yaranın biraz daha kanadığını haber aldık. Sonrasında, her geçen saniye daha fazla nefrete, ırkçılığa, militarizme ve şovenizme dönüşen bir gürültü aklımızı, beynimizi, algımızı, dünyamızı kapladı. Bizler, son yarım yüzyılı kana, öfkeye ve nefrete bulanmış bu toprakların çocukları olarak nefes alabilmek için savaş ve nefret bulutunu kenara itmek ve barışın sesini yükseltmek gerektiğine inanıyoruz. Kendini bildiğinden beri savaşa tanıklık etmiş ve savaşın hiçbir şeyi çözmediğini, aksine nefreti bir çığ gibi büyüttüğünü gören insanlar olarak artık barışa bir şans verilmesini istiyoruz. Bu nedenle, Açık Radyo programcıları olarak sesimizi "Barışa Bir Şans" için çıkaracağız. Nefretin ve zorbalığın değil, barış ve adaletin dünyasında yaşamak isteyen Açık Radyo programcıları barışa dair mesajlarını ve barış şarkılarını hafta içi her gün 10.15-10.30 saatleri arasında "Barışa Bir Şans" kuşağında dinleyicilerle paylaşacaklar. Kampanyaya katılmak isteyen Açık Radyo programcıları, önce barışa dair mesajlarını iletecek sonrasında da barışla ilgili bir şarkı çalacaklar."



Radyo'da Haziran başlarında böyle bir çağrı metni ile yola çıkıldı ve kampanya 9 gün boyunca 10 programda yürütüldü.



Güney Afrika 2010 Dünya Kupası: Açık Gazete ve Açık Dergi'de Alp Ulagay ve Cem Çetin'le Dünya Kupası düzenli aralıklarla izlenip yorumlandı. Bu programlar Temmuz'da da kupanın sonuna kadar sürdürülüyor tabii.



Açık Yeşil'de: Türkiye'nin, kamuoyuna hiç haber vermeden Rusya'ya "ısmarladığı" nükleer santral macerasını konuşmak üzere mühendis Arif Künar, Kadınlar Ekolojik Dönüşümde adlı yeni yayımlanan derlemenin editörü Emet Değirmenci konuğumuz oldu.



Hayal Tacirleri'nde:

Bilgi Üniversitesi öğretim görevlisi Soli Özel ile İsrail tarafından insani yardım gemilerine uluslararası sularda yapılan müdahaleyi konuştuk. Bahçeşehir Üniversitesi BETAM'dan Barış Gencer Baykan ile Dünya Çevre Günü ile bağlantılı olarak Türkiye'de iklim politikasını, AB çevre politikası ve uyum düzeyimizi, Yeşiller'i, dünyadaki son gelişmeleri konuştuk. İKV Brüksel Temsilcisi Haluk Nuray ile Belçika'da 13 Haziran'da yapılan seçimlerin bu ülkenin ve Temmuz'da devralacağı AB dönem başkanlığı görevine etkilerini konuştuk. Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Serhat Güvenç ile son dönemde yaşanan terör olaylarını, "demokratik açılımı" ve genel olarak sorunlu alanları tartıştık. Kocaeli Üniversitesi öğretim üyesi Aziz Çelik ile yeni istihdam stratejisi ve Türkiye-AB ilişkilerinde istihdam politikalarını konuştuk.



Toplumsal Dönüşümde Sosyal Girişimcilik:

Uçan Süpürge Kadın Kuruluşu kurucularından Halime Güner ile Türkiye'de Sosyal Girişimcilik üzerine konuştuk.



Toplumsal Dönüşümde Sosyal Girişimcilik'te:

KAMER Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Nebahat Akkoç ile telefon ile bağlantısı kurduk ve Türkiye'de kadın hakları konusundaki sosyal girişimciliğin zorlukları ve çözümleri ve önemi üzerine sohbet ettik. Uluslararası Sosyal Girişimcilik Konferansı üzerine Organizasyon komitesinden Serra Titiz konuğumuz oldu.



Dünyanın Cazı'nda:

Levent Öget; Hami Çağdaş, Can Kocaay ve Billur Kalkavan'ı ağırladı.



Orman ve Civarındaki Faydalı İşler'de:

Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı'ndan Feyziye Günaydın ve 'Yardım için Koşu' sloganıyla "'ormanda buluşan ve koşan Adım Adım Oluşumu'ndan Evrim Kanbur'la TEGV'i konuştuk.



AMA'da:

Savaş Fotoğraf muhabiri Bikem Ekberzade ve programcılarımızdan Vedat Ozan'ı konuk ettik.



Evrenin Suyuna Giden Tasarım'da: Gönül Paksoy ile kitabı 'Yenilebilir Boncuklar' üzerine konuştuk. Patika Projesi ile sürdürülebilir yaşam üzerine Erol Scott konuğumuz oldu.



Terra Incognita'da:

Müzisyen Erdem Helvacıoğlu'nu ağırladık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder